İnsanoğlunun doğası, psikolojisi ve cinsiyet farklılıkları üzerine olan tartışmalar, tarih boyunca birçok teorinin ortaya atılmasına neden olmuştur. Bu bağlamda ünlü bir deyim olan "Erkekler Mars'tan, kadınlar Venüs'ten" ifadesinin kökenleri, cinsiyetler arasındaki farklılıklar konusunda önemli ipuçları vermektedir.
Psikoloji ve sosyoloji alanında yaptığı çalışmalarla tanınan Prof. Dr. Türkçapar, erkek ve kadınların birbirlerinden nasıl farklı davrandıkları, düşündükleri ve hissettiklerini açıklamak için bu metaforu sıkça kullanmaktadır. Cinsiyetler arası farklılıkların muazzam bir şekilde günlük yaşamı etkilediğini vurgulayan Prof. Dr. Türkçapar, bu farklılıkların bazıları doğuştan gelirken, bazıları ise toplumsal ve kültürel etmenlere dayandığını savunmaktadır.
Erkekler ve kadınlar arasındaki temel farklılıklar, hormon seviyeleri ve beyin yapılarındaki farklılıklarla başlamaktadır. Örneğin, erkeklerde baskın olan testosteron hormonu, agresiflik ve rekabetçilik gibi özelliklere bağlı olarak davranışlarını etkilerken, kadınlarda bulunan östrojen hormonu, empati kurma yetisi ve duygusal zekanın artışını desteklemektedir. Beyin araştırmaları, kadınların sosyal etkileşimlerde ve duygusal reflekslerde daha yüksek aktiviteler gösterdiğini ortaya koyarken; erkeklerin uzamsal algı ve problem çözme konularında daha güçlü olduklarını göstermektedir.
Bunların yanı sıra, cinsiyetler arasında beyin bağlantıları da farklılık göstermektedir. Araştırmalara göre, kadınlar iki beyin yarım küresini daha fazla entegre ederken, erkekler genellikle belirli bir yarım kürede daha fazla aktif olmaktadır. Bu durum, kadınların çoklu görevleri yerine getirmede daha yetkin olmalarını sağlarken, erkeklerin daha odaklı ve hedefe yönelik düşünmelerine yardımcı olmaktadır.
Prof. Dr. Türkçapar, cinsiyetlerin farklı roller üstlendiği sosyokültürel yapıların da cinsiyet farkliliklarını belirleyen önemli bir etken olduğunu dile getirmektedir. Çocuk yaşlarda edinilen deneyimler, aile yapısı ve eğitim sistemleri, bireylerin cinsiyet rolü ile ilgili algılarının şekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Toplumsal normlar, erkeklerin ve kadınların hangi becerileri geliştirdiği, hangi mesleklere yöneldiği gibi konuları büyük ölçüde etkilemektedir.
Örneğin, çok kültürlü ailelerde yetişen çocukların, hem erkeklerden hem de kadınlardan en iyi özellikleri edinebileceği düşünülmektedir. Bu durum, bireylerin cinsiyetlerine göre daha az ayrımcılığa uğradığı ve daha eşit bir ortamda yetiştiği anlamına gelir. Böylece, çocuklar daha geniş bir yelpazede yetenekler geliştirebilirler. Ancak, geleneksel toplumsal kalıplar altında büyüyen çocukların, belirli cinsiyet rolleriyle sınırlı kalma olasılığı daha yüksektir.
Prof. Dr. Türkçapar'ın belirttiğine göre, bu farklılıkları anlamak ve yapıcı bir şekilde karşılamak, hem bireysel hem de toplumsal bireyler olarak gelişimimize yardımcı olabilir. Cinsiyetler arasındaki işbirliğinin artırılması, daha uyumlu bir toplumun oluşmasına katkıda bulunacaktır. Başka bir deyişle, erkeklerin ve kadınların farklılıklarına saygı göstermek, bu farklılıkları birer zenginlik olarak görmek ileride cinsiyet eşitliği için önemli bir adım olacaktır.
Sonuç olarak, "erkekler Mars'tan, kadınlar Venüs'ten" ifadesi, fizyolojik ve psikolojik farklılıkların bir metaforu olarak değerlendirilebilir. Ancak bu farkların kökeni, yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel etmenlerin birlikte şekillendirdiği karmaşık bir yapıdadır. Bu konuda yapılacak daha fazla araştırma, cinsiyetler arası anlayışı artırabilir ve toplumsal cinsiyet eşitliğine katkıda bulunabilir.